https://www.encoksatankitaplar.net/2022/07/yabanci-edebiyatinda-aile-konulu-romanlar.html
Toplumun küçük bir modeli olan aileyi anlatan romanlar kimi zaman tek bir kuşak aileyi anlatırken, kimi zamanda birkaç kuşak boyu aileyi anlatırlar. Aile romanları sadece o aileyi anlatmaz, aynı zamanda anlatılan o dönemdeki; o toplumu, o milleti, o devleti de anlatır bizlere. Türk edebiyatı dışında olan yabancı edebiyatında aileyi, ailenin kuşaklarını anlatan çok sayıda roman bulunmaktadır. İşte, basım yılına göre sırayla; Yabancı edebiyatında aile konulu romanlar arasından seçtiğimiz romanlar...
1. Karamazov Kardeşler
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1008 sayfa
Dostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı
Karamazov Kardeşler'i tamamladığında, Rus yazınında 'felsefe düzeyinde
roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi.
Dostoyevski'nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün doruğunu içeren bu
roman, gerçekte insanı insan yapan ne varsa, onlara adanmış bir destan
niteliğini taşır. Yazar, hiçbir romanında "Karamazov Kardeşler"de
olduğu denli insan ruhuna inmemiş, insanoğlunu bu denli kesitler biçiminde,
içgüdülerinin ve istencinin tüm görünümüyle sergilenmiştir. Bir aileyi konu
alan ve bir felaketler zinciri olarak gelişen olay örgüsü, bireysel öğelerin
yanı sıra, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki Rus toplumunu da geçirdiği
sarsıntıların tümüyle, dünya edebiyatında bir eşi daha bulunmayan bir sanat
aynasından yansıtır.
Buddenbrooklar, 20.
yüzyılın en saygın yazarlarından Thomas Mann'ın ilk romanıdır. Ama birçok
eleştirmenin gözünde, Venedik'te Ölüm'den de büyük bir romandır Buddenbrooklar.
Mann'ın 1900 yılında, 25 yaşında kaleme aldığı
roman, Kuzey Almanya'da yaşayan zengin bir burjuva ailenin ve aile
ticarethanesinin birkaç kuşak boyunca geçirdiği değişimi ele alır.
Buddenbrooklar, modern yaşama ayak uyduramayan saygın bir ailenin çöküşünün
öyküsüdür: Doğumlar, evlenmeler, boşanmalar, ölümler, başarılar,
başarısızlıklar...
Orta sınıf yaşamının ustalıklı bir portresini
çizen roman, aynı zamanda kaybolan burjuva değerler için bir ağıt
niteliğindedir. 1929'da Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen Mann'ın bu dev
yapıtı, modern edebiyatın klasikleri arasındadır.
3. Oğullar ve Sevgililer
Can Yayınları, 576 sayfa
Basım Yılı: 1913
Oğullar
ve Sevgililer, hem Kuzey İngiltere'de bir madenci kasabasında yaşayan Morel
ailesinin hem de başkahraman Paul Morel'in romanıdır. En çok da Paul Morel ile
annesi Gertrude Morel arasındaki karmaşık ilişkinin romanı...
Mrs.
Morel, kaba saba bir adam olan, içkiye düşkün kocasında aradıklarını
bulamayınca, tüm umutlarını oğullarına, özellikle de Paul'a bağlar. Buyurgan
annenin dayanılmaz sahiplenme duygusu, Paul'un yaşamını baştan sona
etkileyecek, yalnızca babasıyla olan ilişkisine değil, aşık olduğu iki kadınla
ilişkilerine de egemen olacaktır.
Ülkemizde
genellikle Lady Chatterley'in Aşığı romanıyla tanınan ünlü İngiliz yazar D.H.
Lawrence'ın başyapıtlarından Oğullar ve Sevgililer, büyük ölçüde otobiyografik
özellikler taşır. Romanın başkahramanı Paul Morel, birçoklarınca Lawrence'a
benzetilmiş; sarhoş gezen madenci baba ve ona direnen güçlü anne tiplerinin de
yazarın kendi anne ve babasını andırdığı ileri sürülmüştür.
4. Artamonovlar
Maksim GorkiTürkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 352 sayfa
Basım Yılı: 1925
Keskin gözlemciliği,
capcanlı karakterler yaratma yeteneği ve Rus toplumunun alt sınıflarına ilişkin
bizzat deneyime dayanan eşsiz bilgisiyle döneminin en önemli edebi
kişiliklerinden biri olan Gorki, devrimden sonra da 1917 öncesi döneme ilgisini
kaybetmeyen Sovyet yazarlarındandır.
Gorki 1925 yılında yayımlanan, en etkileyici ve
en dramatik romanı olarak nitelenen Artamonovlar'da, devrim öncesi Rus
kapitalizminin yükseliş ve çöküşünü işler. Toprak köleliğinin kalkmasından
sonra özgürlüğüne kavuşan İlya Artamonov kendi işini kurar ve oğullarına çok
çalışma ve alçakgönüllülük gibi değerleri aktarmaya çalışır. Gorki bu aile
destanında Artamonovların küçük bir fabrikayla başlayıp işini büyüten eğitimsiz
ama güçlü ve girişimci büyükbabadan, entelektüel ve devrimci toruna uzanan üç
kuşaklık öyküsünü anlatır.
5. Ses ve Öfke
Yapı Kredi Yayınları, 294 sayfa
Basım Yılı: 1929
Yirminci
yüzyılın klasikleri arasına girmiş, Faulkner edebiyatının zirvelerinden biri
olan Sesve Öfke’de, ABD’nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı farklı
bilinçlerle izleniyor: Zihinsel engelli oğul Benjy’nin, suçluluk ve onur
duygularıyla azap çeken ağabeyi Quentin’in, sert, mantıklı ve kurnaz diğer
erkek kardeş Jason’ın anlatımlarıyla, ailede yaşananlar yavaş yavaş açığa çıkıyor.
Faulkner’ın, kendine özgü yoğun dili ve kurgusuyla, yaşananları, düşünülenleri,
yayılan ya da sıkışan duyguları tüm bir atmosfer içinde vermekteki ustalığını
doyasıya gösteren bir roman Sesve Öfke.
Ses
ve Öfke’de, karakterlerin sahiciliği ve olayların evrensel trajedisi,
Faulkner’ın diliyle bir cam kırığı kadar keskin, bir öfke ânı kadar yüksek
sesli.
Yazdığım
bir romanı daha önce yazdıklarım arasından bana en çok acı ve keder verenine
göre yargılarım, tıpkı bir annenin hırsız ya da katil olan çocuğunu rahip olan
çocuğuna oranla daha çok sevmesi gibi.
William
Faulkner (En sevdiği romanının neden Ses ve Öfke olduğunu açıklarken)
Faulkner’dan
başka hiç kimse yazıya yüreğinden ve ruhundan bu kadar çok şey katmamıştır.
Eudora
Welty
6. Mübarek Toprak
Vatan Kitap, 296 sayfa
Basım Yılı: 1931
1938'de Nobel Edebiyat Ödülünü alan Pearl S. Buck 1892-1973
ABD'li kadın romancıların en ünlüsüdür. Hayatının büyük bir bölümü misyoner
olan babası ve annesiyle çok küçük yaşta gittiği Çin'de geçti. Orta ve
yükseköğrenimini ABD ve Avrupa'da yaptıktan sonra yeniden Çin'e döndü. Nanking
Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı dersleri verdi. Kendi ülkesi gibi
benimsediği Çin onun edebiyat yaşamında en önemli malzeme kaynağını oluşturdu.
Gerçekçi renkli ve insan sevgisiyle dolu eserlerinin pek çoğunda geleneğini toplumsal
dramını çok yakından tanıdığı Çin'i ve Çin insanını anlattı.
7.1. Kahire Üçlemesi 1 - Saray Gezisi
Hit Kitap Yayıncılık, 527 sayfa
Basım Yılı: 1956
Necip Mahfuz Arap edebiyatının rakipsiz temsilcisidir.
Evrensel ölçülerde kusursuz romanlanyla hikâyeleri klasik Arap geleneğinin,
Avrupa edebiyatının ve kişisel yeteneğinin göz kamaştırıcı sentezini yansıtır.
İsveç Akademisi Nobel Komitesi Necip Mahfuz dünya romanının en büyük, en
yetenekli yaratıcılarından biridir. -Nadine Gordimer- 1991 Nobel Edebiyat ödülü
sahibi, Güney Afrikalı yazar Binbir Gece Masaffan’ndan çıkmış bir masalcı...
Ulusunun ruhu, Arap romanının babası... -Eduiard Said- Filistinli düşünür Necip
Mahfuz’un Nobel Ödülu’nü almasında.önemli rolü olan ‘başyapıtı Kahire Üçlemesi
-Saray Gezisi, Şevk Sarayı, Şeker Sokağı- ilk kez Türkçede. Mahfuz’u dünya
romancılığının doruklarına taşıyan; bir ailenin üç kuşağının anlatıldığı
üçlemenin ilk kitabı Saray Gezisinde, 1910’ların İngiliz işgali altındaki
Kahire’sinde yaşayan bu aileyi tanırız. Karısına ve çocuklarına karşı son
derece katı, despot biriyken, evin dışında, şakacılığıyla, kibarlığryla tanınan
ve erotik zevkler peşinde gittiği gece âlemlerinin aranan siması Ahmet Bey.
Namuslu bir kadının, yanında kocası ya da yetişkin oğullan olmadan sokağa
çıkmasının hoş karşılanmadığı bir toplumda, ev hapishanesinin gönüllü mahkûmu
Emine Hanım ve çocukları.
7.2. Kahire Üçlemesi 2 - Şevk Sarayı
Hit Kitap Yayıncılık, 448 sayfa
Basım Yılı: 1957
Kahire
Üçlemesinin ikinci kitabı Şevk Sarayinda Ahmet Abdülcevat ve ailesinin hikayesi
devam ederken artık ikinci kuşağın, yani çocukların -Yasin, Kemal, Hatice ve
Ayşe-yaşamı ağırlık kazanıyor. Yasin'in evinin bulunduğu Şevk Sarayı
Sokağı'ndan adını alan bu ikinci kitabın arka planında 1920'lerin sonundaki
Mısır ve Kahire de yerini koruyor.
"Necip
Mahfuz Saray Gezisi'nde, her bir aile ferdinden etkileyici tiplemeler çıkarmayı
bilmiş. Batı dünyasında ne ölçüde kavrandığını bilemiyorum, ancak bu ailenin,
özellikle Ahmet Bey'in bizim toplumumuzda hala bir karşılığı var. Din ve
gelenekle modernleşme arasındaki gerilimin sürdüğü bir ülkede, elli yıllık
gecikmesine : rağmen Saray Gezisi hala güncel."
-
Ömer Türkeş, Radikal Kitap
7.3. Kahire Üçlemesi 3 -Şeker Sokağı
Hit Kitap Yayıncılık, 328 sayfa
Basım Yılı: 1957
Kahireli tüccar bir ailenin hayatı
etrafında Mısırın siyasi ve toplumsal geçmişinin anlatıldığı bu son kitapta
ailenin üçüncü kuşağı ele alınıyor. Üçlemenin son kitabında elden ayaktan
düşmüş bir Ahmet Bey ile artık sokağa çıkmak için izin alması gerekmeyen bir
Emine çıkıyor karşımıza. Onların yetişkin torunlarının hikâyesini okurken arka
planda 1940ların Mısırına vâkıf oluyoruz. Mısır toplumu giderek daha fazla
dünyaya açılırken üçüncü kuşağın yaşam tarzı, ilişkileri, sorunları birinci
kuşağın tasavvur edebileceğinin çok ötesine gitmiştir. Başyapıtı Kahire
Üçlemesinin ardından, İngilizlerin Dickens'i ile; Fransızların Balzac'ı ve Zola'sı
ile karşılaştırılan; Rusların Tolstoy'u, Dosteyevski'si ve Soljenitsin'i ile
kıyaslanan Necip Mahfuz bütün bu büyük yazarlar gibi, aslında her şeyden önce
kendisiydi. Jay Nordlinger Büyük yazarların ruhu, yaşadıkları şehirde dolaşır.
Joyce, Dublinde, Kafka Prag caddelerinde var olmaya devam ediyor. Buenos
Aires'in sigara dumanlı, tangodan terlemiş kafelerinde Borges'in muzip varlığı hâlâ
hissedilebilir. Eski Kahirede dolaşan ise Necip Mahfuzdan başkası değildir. The
Economist
Kahire Üçlemesinin en büyük başarısı yarattığı unutulmaz
karakterlerdir. Bu kitaplar hayat hakkında bildiklerimizi genişletiyor,
derinleştiriyor, zenginleştiriyor. Boston Globe
Kahire Üçlemesi, çok parlak, çok
etkileyici Yakın dönem Mısırının bütün sihri, sırrı ve ıstırabı ancak bu kadar
insanî bir tarzda anlatılabilir. New York Times Book Review
Mahfuz, Kahire
Üçlemesinde bize duyguların, fikirlerin ve görüşlerin muhteşem bir renk
cümbüşünü sunuyor. Newsday
8. Dokuz Buçukta Bilardo
Can Yayınları, 260 sayfa
Basım Yılı: 1959
Senin yerine bakanlıkta oturabilirdim. Ya
da onun gençliğinde yaptığını yapabilirdim: senin gibi pisliklerin kıçını
tutuşturmak için bombalar atmak. Ama dokuz buçuktan on bire kadar bilardo
oynamak istiyorsa buyursun oynasın, ben de kimsenin onu rahatsız etmemesini
sağlamak için buradayım. Kepçeler dolusu kabalık yedim ben, kilolarca
tatsızlığa sabırla dayandım, zina yapanları ve homoları listeme yazdım,
çıldırmış evli kadınlar ve boynuzlanmış kocaların icabına baktım bunları
beşikte öğrendiğimi sanma sakın! (...) İnsanlığa olan inancımı yitirmediysem
bunun tek nedeni, genç Fähmel ve annesi gibi birkaç insan olmasıdır. Paranı
cebine sok, puronu ağzından çıkar, hayal edebileceğinden daha çok kötülük görmüş
benim gibi yaşlı bir adamın önünde kibarca eğil, çocuk arkadaki döner kapıyı
tutsun sana, defol buradan! İçinde yaşanan koşullarla bir hesaplaşmadır Dokuz
Buçukta Bilardo. 1958 yılının belirli bir gününü anlatmasına karşın, kitapta,
kişilerin hayalleri, düşünceleri ve duygularıyla bağıntılı olarak yarım
yüzyıllık bir geçmiş dile gelir. Heinrich Böll, Fähmel ailesinin çelişkilerle
dolu yaşamındaki ana çatışmayı manda ve kuzu simgeleriyle yorumlar; faşizm ve
Nazizmin simgesi olan mandanın ilahî sırrından yiyenler ile Tanrının kuzusu
olanlar arasındaki çatışma, aynı zamanda bağımsız düşünceye sahip bireyler ile
oportünist çoğunluk arasındaki çatışmanın da yansımasıdır.
9. Yüzyıllık Yalnızlık
Gabriel Gracia MarquezCan Yayınları, 464 sayffa
Basım Yılı: 1967
"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya
başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla
aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde,
toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla
çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba
arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.
Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı
makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı
yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki
yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu
kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu
kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak
yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar
tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey
anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
10. Ruhlar Evi
Isabel Allende Can Yayınları, 432 sayfa
Basım Yılı: 1982
Şili'nin seçimle iş başına gelen, askeri
bir darbeyle devrilip öldürülen Marksist başkanı Salvador Allende'nin son
saatleri nasıl geçti? Nobel ödüllü büyük şair Pablo Neruda'nın cenaze töreni,
faşist diktatör Pinochet'nin onca baskısına karşın, nasıl bir gösteriye
dönüştü? Clara del Valle neden dokuz yıl konuşmadı ve öldüğü zaman nasıl oldu
da annesinin kesik başıyla birlikte gömüldü? Bunlar, Isabel Allende'nin bu
romanında yer verdiği ilginç olaylardan bazıları. Isabel Allende, Latin
Amerika'nın yetiştirdiği en büyük romancılardan biri. Ruhlar Evi adlı bu ilk
romanında, bir ailenin üç kuşağını, yetmiş yıllık bir süreç içinde, Marquez'e
yaklaşan bir ustalıkla dile getiriyor. Romanda, yaşayan kişilerle geçmişin
ruhları iç içe. Latin Amerika edebiyatının büyülü gerçekçilik geleneği, bu
romanda da bütün görkemiyle hüküm sürüyor. Sınırsız bir hayal gücü ve anlatım
ustalığı, Isabel Allende'yi çağımızın en başarılı romancılarından biri yapıyor.
11. Yolların Başlangıcı
Amin MaaloufYapı Kredi Yayınları, 426 sayfa
Basım Yılı: 2004
Göçenler, kalanlar, tartışmalar, aşklar,
söylenceler, din değiştirmeler, küskünlükler, bağışlamalar, gerçek insanlar...
Yazar annesinden aldığı, titizlikle saklanmış
aile belgeleriyle dolu bir bavuldan hareketle kendi ailesinin olduğu kadar
insanlığın da yakın geçmişine ışık tutuyor. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve
Atatürk'e ilişkin çok ilgi çekici yorumlar da içeren kitapta iki kahraman öne
çıkıyor: Maalof'un dedesi Butros ve dedesinin kardeşi Cebrail.
İki kardeşin yazışmalarından ortaya çıkarılan
olay örgüsü göçebe ruhu, ülküleri, koşulları, koşullar karşısındaki farklı
insan tutumlarını küçücük notlardan ya da uzun araştırmalardan aydınlığa
kavuşturup Beyrut'tan Küba'ya uzak anakaraları birleştiriyor. Yolların
Başlangıcı sürgündeki yazarın tek yurduna, ailesine adadığı bir aşk şarkısı.
Nancy Huston
Metis Yayınları, 296 sayfa
Basım Yılı: 2006
Fay Hatları, bir ailenin dört kuşağı
üzerinden, etkisi günümüze kadar uzanan karanlık bir sırrı anlatıyor. Altı
yaşında çocukların gözünden 2004'ten geriye doğru 1982'ye, 1962'ye ve 1944'e
gidiyoruz kitap boyunca. İlk anlatıcımız Amerikalı olmanın gururunu taşıyan,
annesinin titiz denetimine rağmen internetin tüm vahşi sitelerinde gezinen,
dünyaya bir armağan olduğundan kuşkusu olmayan Sol. Onun aile içinde sezdiği
tuhaflıklara dair ipuçlarını, ikinci anlatıcı olan babası Randall'ın çocukluk
öyküsünde bulmaya başlıyoruz. Roman Sol'un babaannesi Sadie ve büyük
büyükannesi Kristina'nın anlatılarıyla sürdükçe, kirli sırlar gitgide
aydınlanıyor. Amansız bir kötülüğe karşı aşkla, müzikle, inançla hayata
tutunmaya çalışanların direnişini de izliyoruz.
Carlos Fuentes
Can Yayınları, 424 sayfa
Basım Yılı: 2006
Hepimiz ama hepimiz başka şeyler yapmak
istedik ve kaybolduk, Lucy. Yapmayı başardıklarımızla tatmin olup gidiyoruz.
Aileler kendi farklılıklarımızı keşfetmeye yükümlü kılıyor bizi. Sen zengin bir
yoksulu yoksul bir zengin için terk ettin.Tolstoyun Anna Kareninanın
açılışındaki, Bütün mutlu aileler birbirine benzer, mutsuz olan her aile de
mutsuzluğunu kendine göre yaşar, cümlesinden yola çıkıyor Fuentes. Bütün Mutlu
Aileler, çağdaş Meksikanın tezatlarla dolu dokusunun aslında ne kadar evrensel
olabileceğini gösteriyor okura.
Kitabı oluşturan on altı öyküde Carlos
Fuentes Meksika toplumunun aile yapısını tanımlayıp sorgularken Meksikalıların
kimliğini oluşturan travmaların kökenini de arıyor. Meksikalıların aile
anlayışı, dinin günlük hayata işleyişi, sınıflar arası geçişin zorluğu, şiddet
hiyerarşisi gibi temaları gençler, yaşlılar, yerliler, çiftçiler,
cumhurbaşkanları, eşcinseller, sörfçüler gibi çok farklı karakterler
aracılığıyla aktarıyor. Her öykünün ardından gelen koro ile eşleştiği eserde,
Meksikanın sömürge geçmişinin kalıntısı ataerkil yaralar rengini belli ediyor.
Khaled Hosseini (Halit Hüseyni)
Everest Yayınları, 480 sayfa
Basım Yılı: 2013
Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek
geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri
erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki
Abdullah'a sorsanız Peri, her şey demek. Köylerinden Kabil'e varmak için
çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat
aslında bu bir son değil... Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak-
ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak...
Hayat farklı aileleri sevgi ve fedakarlık,
ihanet ve sadakat gibi ortak duygularla sınarken, karakterlerin başlarına
gelenler ve yaptıkları seçimler, kitabın her biri ayrı bir renk ve lezzet
taşıyan katmanlarını oluşturuyor. Afganistan'ın küçük bir köyünde doğan ve
okuru Kabil'den Paris'e, San Francisco'dan Tinos adasına taşıyan bu öykü, her
sayfada renklenip güçleniyor.
Ve Dağlar Yankılandı, bizi biz yapan değerler
üzerine düşündüren, ustalıkla yazıldığını her bölümde yeniden kanıtlayan,
büyüleyici bir roman. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında
sevilen bir yazar olan Khaled Hosseini'nin yazarlığında bir dönüm noktası.
Diğer Edebiyat Yazıları