Türk Edebiyatında Aile Konulu Romanlar
1. Kiralık Konak
2. Yaprak Dökümü
3. Bir Türk Ailesinin Öyküsü
Osmanlı
İmparatorluğu'nun çalkantılı son dönemlerinden, Birinci Dünya Savaşı'nın
yıkıcılığına uzanan bir öykü. Varlıklı bir ailenin adım adım yoksulluğa
ilerleyişinin, bir arada kalma mücadelesinin, mantığın ve deliliğin çarpıcı
anlatımı.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü, İrfan
Orga'nın samimiyetle, romansı bir üslupla kaleme aldığı anıları...
"Hayatım boyunca okuduğum en
bize ait öykülerden birini içtenlikle, doğallıkla ve sıcacık bir kalemle sunan
bu kitap beni yıllarca bırakmadı. Ben de kitabı bırakamadım. ." - Ayşe
Kulin
"İrfan Orga'nın vatanına, kültürüne, diline ve edebiyatına ta uzaklardan
yaptığı bu hizmeti gecikmiş alkışlarla anmalıyız." -Talat S. Halman
"Kaybedilmiş sevgilerin acısını dile getiren, kederli ve olağanüstü
güzellikte bir öykü; 20. yüzyılın en muhteşem anılarından biri..."
- Caroline Moorhead, The Independent
4. Eskici ve Oğulları
Orhan Kemal'in Eskici ve Oğulları romanı, MEB 100 Temel Eser Listesinde bulunan bir romandır.
Türk
edebiyatının büyük ustası Orhan Kemal, en yetkin kitaplarından biri olan Eskici
ve Oğulları'nda ekonomik koşulların nasıl da aile bağlarını zorladığını ele
alıyor. Edebiyatımızda her zaman emeğin, umudun, aydınlığın yanında tavır almış
olan Orhan Kemal, insan eliyle kurulan çarpık düzenin nasıl da insanın kendini
yozlaştırdığını en iyi dile getiren yazarlarımızdan biri. Eskici ve Oğulları,
ekonomik zorluklar nedeniyle çözülmenin eşiğine gelmiş aile ilişkilerini tüm
canlılığıyla gözler önüne seriyor.
Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir
hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz
bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği
yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli
ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.
Türk edebiyatının en usta kalemlerinden Orhan Kemal, Eskici ve Oğulları kitabında ekonomik zorlukların aile ilişkilerine olan etkilerini ele almıştır. Orhan Kemal'in en çok okunan kitaplarından biri olan Eskici ve Oğulları'nı henüz okumadınız mı? Daha fazla vakit kaybetmeden hemen sepetinize ekleyin. Eskici ve Oğulları kitabını okuduktan sonra Orhan Kemal'in ne kadar usta bir yazar olduğunu bir kez daha göreceksiniz.
5. Yenişehirde Bir Öğle Vakti
alabildiğine gerçek insan portrelerini, birbirinden kopukmuş gibi duran hayatlarından alıp, zekice bir kurguyla buluşturur. Bu çerçevenin içine de, Ali, Doğan ve Olcay'dan oluşan bir üçgen
kurar; o dönemin sorularını, abi-kardeş, arkadaş ve sevgililik ilişkileri üzerinden yansıtır. Ve ortaya, insanın "sol" tarafını sağlam kılan bir roman çıkar.
6. Cevdet Bey ve Oğulları
Orhan
Pamuk’a ilk ününü getiren bu büyük roman İstanbullu bir ailenin yetmiş yıllık
serüvenini hikâye ediyor. Yazarın “Ülke, Aile, Roman” üzerine sonsözüyle...
Nişantaşlı bir ailenin 20. yüzyılın
başından itibaren üç kuşak boyunca serüvenlerini anlatan bu kitap ev içlerinin
renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden
kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazları
bütünüyle veriyor. Abdülhamit döneminin son yıllarında, İstanbul’un ilk
Müslüman tüccarlarından küçük dükkân sahibi Cevdet Bey’in tutkusu, hem işlerini
büyütmek, zenginleştirmektir hem de “Batılı anlamda” çağdaş, modern bir aile
kurmak. Kökü taşraya uzanan geleneksel ailesini bir yana bırakarak bu
isteklerini gerçekleştirmeye girişen Cevdet Bey’in ve oğullarının hikâyesi, bir
anlamda modernleşme uğraşı içindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin özel hayatının da
hikâyesidir. Ev içlerinin, yeni apartman hayatının, Batılılaşan büyük
ailelerin, Beyoğlu’na çıkıp alışveriş etmelerin, radyo dinlenen pazar öğleden
sonralarının dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu panoramik roman, Orhan Pamuk’a
hak ettiği ünü getiren olgun bir ilk kitaptır.
“Pamuk adeta okurun elinden tutup onu
kendi dünyasında dolaştırıyor, birbirinin içine geçen sahnelerle,
karşılaşmalarla ve konuşmalarla her şeyi en ince ayrıntısına kadar çözümlüyor.”
7. Gece Sesleri
Çağdaş
Türk edebiyatının en sevilen, en çok okunan yazarlarından biri olan Ayşe Kulin,
Gece Seslerinde kapalı bir yapısı olan Anadolulu Türk ailesinin gizlerini
kurcalıyor.
Egeli büyük bir ailenin kuşaklardır
içinde gizlediği sırların peşinde akan bu roman, şaşırtıcı olay akışıyla olduğu
kadar ustalıklı kurgusuyla da okuru nefes kesen bir serüvene sürüklüyor.
Özünde bir ana-kız romanı olan Gece
Sesleri, bir yandan ailenin bu çok tartışmalı ilişkisini gözler önüne sererken,
bir yandan da Türk toplumunun yaşadığı derin sarsıntıları dile getiriyor.
Yakın tarihin simalarını ve tarihini kurguyla gerçekliği en mükemmel biçimde harmanlayarak ele alan Ayşe Kulin, Gece Sesleri'nde de yüz binleri bulan okurları için neden vazgeçilmez bir yazar olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
8. Şeytanın İflası, Sırça Tuzak
Nermin Bezmen bu mücadeleyi çok satan
romanı Sırça Tuzak'ta, Vardar ailesinin iç hesaplaşmaları üzerinden anlatıyor.
"Kimsin?" diyebildi, kendinin bile duymadığı bir sesle. Belki de hiç
çıkmamıştı kelimeler dudaklarından, bilemiyordu. Bu bir kabus olmalıydı. Gözünü
bir kez daha kapadı ve açtığında, her şeyin normale döneceğini umdu. Ama hayır.
Üstelik diğeri sorusunu duymuş olmalıydı. Bir adım daha yaklaştı Selçuk'a.
Şimdi çıplak bedenleri neredeyse birbirine değiyordu.
"Niye bu kadar şaşırdın?" dedi yaratık, derin bir oluktan gelir gibi
yayılan sesiyle. "Yıllardır içinden benimle konuşup duruyorsun zaten.
Artık görmeyi hak ettin."
"Kimsin?"
"Şeytanına merhaba de Selçuk
Vardar."
Nesillerin çabalarıyla büyüyüp devleşmiş bir sanayi imparatorluğu... Artık bu imparatorluğun yönetiminde söz sahibi olmaya aday genç kuşak Vardarlar... Ve içlerinden biri; hırslı, kıskanç, megaloman, küstah, yalancı... Ruhsuz varlığını, arsız hayallerini Vardar imparatorluğuna tek başına sahip olmaya adamış, bu amaca ulaşmak için yoluna çıkan her şeyi ve herkesi ezip geçmeye kararlı, "şeytan"ıyla buluşan bir adam...
Kadirşinas otlarının mırıltısını, of
dememenin ilmini, eldeyken kıymetini bilmenin erdemini, ömürden giden günlerin
sabrını okudukça zihnimiz, gönlümüz havalanıyor.
"Babalar, alınlarımıza yazılmış
yalnızlıklardır" sözü yankılanıyor kulaklarımızda.
Kuşlar Yasına Gider; atların koşması
kadar doğal, kaleme iç çektirecek kadar merhametli bir roman.
"Toptaş'a yazarlık adeta
bahşedilmiştir." ANDREW RIEMER, Sydney Morning Herald
"Zaten o yıllarda burnumuzun
ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor
sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü."
Her
şey olmak isterken hiçbir şey olamayan, gün gün, adım adım hem servetini hem
kendini tüketen bir adamın, Osman'ın hikayesi bu roman.
Pahalı markaların, lüks yaşamın
gösterişine dalıp bir kültürün, bir sınıfın yok oluşunu, kendileri de o
kültürle birlikte yok olmalarına rağmen fark edemeyen bir kuşağın çarpıcı
hayatını anlatıyor Ayfer Tunç.
Müzik stüdyolarından, araba
galerilerinden, marinalardan geçip kapak kızlarının sert gerçekliğine çarpan.
bir hafriyat kamyonunun gece yarısı yapayalnız bir adama çarptığı gibi çarpan
bir hikaye.
Osman, uzun bir döneme yayılan eşsiz
kurgusuyla edebiyatımızın en görkemli eserlerinden biri olmaya aday.
Bugün ayın kaçı, günlerden ne, berbat pansiyonların berbat odalarında çile doldurduğum kaçıncı gün, bilmiyorum. Zaman bir yerde koptu gitti, geceyle gündüzü ayırt etmem bile zaman alıyor artık, zaten bir önemi de yok. Beş parasızım, perişan haldeyim. Yarın ne yapacağım, nasıl sürecek bu yaşam, bilmiyorum. Allah'ım ben bu hale nasıl geldim? Düştüğüm bu halin sorumlusu kim?