En Çok Satan Kitaplar - Kasım 2022
1 | Bir Aşk Masalı, Ahmet Ümit |
2 | Gece Yarısı Kütüphanesi, Matt Haig |
3 | Kaplanın Sırtında, Zülfü Livaneli |
4 | Kırmızı Pelerin, Gülseren Budayıcıoğlu |
5 | Şeker Portakalı, Jose Maouro de Vasconceles |
6 | Sırlarımız Kadar Hastayız, Bülent Demircioğlu |
7 | Var mısın?, Doğan Cüceloğlu |
8 | Tiamat, İhsan Oktay Anar |
9 | Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali |
10 | Yalın Tutku, Annie Ernaux |
1. Bir Aşk Masalı
2022 Yılı Kasım ayında en çok satan kitaplar arasında zirvede bulunan kitap Ahmet Ümit'in "Bir Aşk Masalı" kitabı oldu.ÖZGÜRLÜK
YOKSA AŞK DA YOKTUR
Asla sevdiğin insanın
gardiyanı olma.
Bir varmış bir
yokmuş, dünyada acayiplikler çokmuş. Bir gece beş farklı ülkede, beş prens aynı
rüyayı görmüşler: Bir genç kız, kadim bir kentin alacakaranlık sokaklarında
ışıktan bir güzellik halinde dolaşıyormuş. İşte o kızı gördükten sonra, artık
ne eski hayatları kalmış ne de eski hakikatleri.
Ahmet Ümit'ten
insanlığın en yüce duygusu olan aşkın doğasına dair bir hikayat.
"Bir Aşk
Masalı", beş prensin sevda uğruna revan oldukları bir yol ve hal macerası.
Kaf Dağı'ndan ıssız çöllere, ücra hanlardan savaşçı kabilelerin çadırlarına,
devlerden denizkızlarına, balinalardan devasa yılanlara, cümle tabiatın ve
mahlukatın geçiş yaptığı bir hayal perdesi.
"Yolculukların
en çilelisi aşk için yapılandır. Ve zorluk ne kadar artarsa aşk o kadar kıymete
biner, o kadar anlam kazanır, o kadar vazgeçilmez bir hal alır.
ÖZGÜRLÜK
YOKSA AŞK DA YOKTUR
Asla sevdiğin insanın
gardiyanı olma.
Bir varmış bir
yokmuş, dünyada acayiplikler çokmuş. Bir gece beş farklı ülkede, beş prens aynı
rüyayı görmüşler: Bir genç kız, kadim bir kentin alacakaranlık sokaklarında
ışıktan bir güzellik halinde dolaşıyormuş. İşte o kızı gördükten sonra, artık
ne eski hayatları kalmış ne de eski hakikatleri.
Ahmet Ümit'ten
insanlığın en yüce duygusu olan aşkın doğasına dair bir hikayat.
"Bir Aşk
Masalı", beş prensin sevda uğruna revan oldukları bir yol ve hal macerası.
Kaf Dağı'ndan ıssız çöllere, ücra hanlardan savaşçı kabilelerin çadırlarına,
devlerden denizkızlarına, balinalardan devasa yılanlara, cümle tabiatın ve
mahlukatın geçiş yaptığı bir hayal perdesi.
"Yolculukların
en çilelisi aşk için yapılandır. Ve zorluk ne kadar artarsa aşk o kadar kıymete
biner, o kadar anlam kazanır, o kadar vazgeçilmez bir hal alır.
2. Gece Yarısı Kütüphanesi
Matt HaigDomingo Yayınevi, 283 sayfa
42 Dile çevrilen Uluslararası Çoksatan
2020 Goodreads Yılın En İyi Romanı
"Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var," dedi. "Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün.
Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?"
Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında... Kitapların her birinde Nora'nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar.
Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora'nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?
İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora'nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkanına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.
"Değişmesini istediğimiz bir dünyada hep birlikte sıkışıp kalmışken, tam zamanında yazılmış bir modern çağ masalı, günümüzün Şahane Hayat'ı."
Jodi Picoult
"Kitapların yaşamı değiştirme gücünü kutlayan, içtenlikle ve mizahla yazılmış, baştan çıkarıcı bir roman."
Sunday Times
"Matt Haig sözcükleri konserve açacağı gibi kullanıyor. Konserve de biziz."
Jeanette Winterson
2020 Goodreads Yılın En İyi Romanı
"Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var," dedi. "Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün.
Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?"
Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında... Kitapların her birinde Nora'nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar.
Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora'nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?
İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora'nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkanına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.
Jodi Picoult
"Kitapların yaşamı değiştirme gücünü kutlayan, içtenlikle ve mizahla yazılmış, baştan çıkarıcı bir roman."
Sunday Times
"Matt Haig sözcükleri konserve açacağı gibi kullanıyor. Konserve de biziz."
Jeanette Winterson
3. Kaplanın Sırtında
"Kaplanın Sırtında Livaneli'nin edebiyat hayatında ilginç bir çıkış. Sultan II. Abdülhamid devrine aynanın öbür tarafından bir bakış. Sürgün Padişah'ın perspektifinden sürükleyici bir anlatım. Dikkat çekici bir üslup."İlber Ortaylı"Kaplanın Sırtında, Abdülhamid rejimini alışılmış klişelerden kurtaran sürükleyici bir roman."Taner Timur"Geçmişin ve geleceğin, devrimin ve çöküşün, büyük hayallerin ve hayal kırıklıklarının beraber yaşandığı yüklü ve zor bir dönemin anlatıldığı önyargısız bir roman..."Ali YaycıoğluOtuz üç yıl süren bir saltanat, ardından bir gece yarısı gelen Selanik sürgünü.Tahttan indirilişinin üzerinden bir asırdan uzun bir zaman geçmiş olan II. Abdülhamid'in yaşamının en ilginç evresi Livaneli'nin çağdaş anlatısıyla gün yüzüne çıkıyor. Devrik padişahın, ihtilalci fikirlerin filizlendiği Selanik şehrindeki günleri hem bir vicdan muhasebesi hem de yoğun bir psikolojik gelgit dalgası.Türk edebiyatının kuşak bağı Zülfü Livaneli, II. Abdülhamid'in tahtını kaybettikten sonra yaşadıklarına odaklanırken, bireyi, toplumu, devleti ve iktidarı sorguluyor. Selanik sürgünü boyunca Sultan'ın ve maiyetinin hususi doktoru olan Tabip Yüzbaşı Atıf Hüseyin Bey'in hatıratından hareketle vücut bulan bu tarihi romanda, iktidar kavramına çarpıcı bir bakış açısı sunuluyor.
4. Kırmızı Pelerin
Gülseren BudayıcıoğluDoğan Kitapçılık, 424 sayfaZamanında zihnimize yazılanlar sonradan kaderimizi yazar...
Açık kapıdan kırmızı pelerinli bir kız giriyor içeri. Bir
filmden bir masaldan kopup gelivermiş gibi hali var. Sabah ezanı okunurken gün
daha tam doğmamış etraf henüz tam aydınlanmamışken insanın içine bir ürperti
gelir ya ona benzer bir duygu içimi yalayıp geçiyor. Hayalet gibi...
Şu anda kapıyı bir açan olsa bu kızın odanın ortasında gözleri kapalı pelerinin
etekleri havalanmış öylece döndüğünü benim de keyifle onu seyrettiğimi görse ne
düşünür acaba? Ne diyecek "Biri deli biri de deli doktoru" der. Onu
huşu içinde seyrederken "Acaba yaşadığı hangi acılar içine düştüğü hangi
çıkmazlar onu bir ruh doktorunun odasında böylesine döndürüyor?" diyorum içimden.
İnsan bir psikiyatri kliniğine giderken neden böyle bir pelerin giyer neden
başına önü tüllü bir şapka takar ki... Bunların bir anlamı olmalı. Ve çok
geçmeden yaşanan acılar ince bir sızı gibi tel tel dökülüyor ağzından. Acının
korkunun aşkın sevdanın umudun umutsuzluğun en büyüğünü yaşamış bu kız.
Çocuklukta yaşanan bir tacizin bu tacizin koyu gölgesi altında geçen yılların
yalnızlığın kimsesizliğin her şey bitti derken açılan yepyeni kapıların kısaca
iyisiyle kötüsüyle macera dolu dokunaklı bir hayatın hikâyesi bu; çok masum bir
aşk hikâyesi aslında.
Kitabın bir yerlerinde mutlaka kendinizle ve sizde iz bırakanlarla
karşılaşacaksınız. Umarım onları iyi tanır önce kendinize sonra da onlara biraz
daha hoşgörüyle yaklaşabilirsiniz.
Gülseren Budayıcıoğlu 3 Kasım 2022 İstanbul
Bir kitabı yarıya gelince hemen koşup diğerini almak... Okumaya kıyamamak
okumadan duramamak... FKG (Okur)
Zamanında zihnimize yazılanlar sonradan kaderimizi yazar...
Açık kapıdan kırmızı pelerinli bir kız giriyor içeri. Bir
filmden bir masaldan kopup gelivermiş gibi hali var. Sabah ezanı okunurken gün
daha tam doğmamış etraf henüz tam aydınlanmamışken insanın içine bir ürperti
gelir ya ona benzer bir duygu içimi yalayıp geçiyor. Hayalet gibi...
Şu anda kapıyı bir açan olsa bu kızın odanın ortasında gözleri kapalı pelerinin
etekleri havalanmış öylece döndüğünü benim de keyifle onu seyrettiğimi görse ne
düşünür acaba? Ne diyecek "Biri deli biri de deli doktoru" der. Onu
huşu içinde seyrederken "Acaba yaşadığı hangi acılar içine düştüğü hangi
çıkmazlar onu bir ruh doktorunun odasında böylesine döndürüyor?" diyorum içimden.
İnsan bir psikiyatri kliniğine giderken neden böyle bir pelerin giyer neden
başına önü tüllü bir şapka takar ki... Bunların bir anlamı olmalı. Ve çok
geçmeden yaşanan acılar ince bir sızı gibi tel tel dökülüyor ağzından. Acının
korkunun aşkın sevdanın umudun umutsuzluğun en büyüğünü yaşamış bu kız.
Çocuklukta yaşanan bir tacizin bu tacizin koyu gölgesi altında geçen yılların
yalnızlığın kimsesizliğin her şey bitti derken açılan yepyeni kapıların kısaca
iyisiyle kötüsüyle macera dolu dokunaklı bir hayatın hikâyesi bu; çok masum bir
aşk hikâyesi aslında.
Kitabın bir yerlerinde mutlaka kendinizle ve sizde iz bırakanlarla
karşılaşacaksınız. Umarım onları iyi tanır önce kendinize sonra da onlara biraz
daha hoşgörüyle yaklaşabilirsiniz.
Gülseren Budayıcıoğlu 3 Kasım 2022 İstanbul
Bir kitabı yarıya gelince hemen koşup diğerini almak... Okumaya kıyamamak
okumadan duramamak... FKG (Okur)
5. Şeker Portakalı
José Mauro De Vasconcelos
Can Yayınları, 182 sayfa
2022 Yılı Kasım ayında en çok satan kitaplar arasında 5.sırada bulunan kitap ise José Mauro De Vasconcelos'in "Şeker Portakalı" adlı kitabı oldu.
Can Yayınları, 182 sayfa
Şeker Portakalı adlı eser, yalın anlatımı ve çarpıcı hikayesiyle dünya edebiyatının unutulmaz başyapıtları arasında yer alıyor. Yazarının hayatından izler taşıyan eser, bir çocuğun iç dünyasından yola çıkarak tüm insanlığa acıyla yoğrularak olgunlaşmanın ağırlığını duyumsatıyor."Ne güzel bir şeker portakalı fidanıymış bu! Hem bak, dikeni de yok. Pek de kişilik sahibiymiş, şeker portakalı olduğu uzaktan belli. Ben senin boyunda olsaydım başka bir şey istemezdim.""Ama ben büyük bir ağaç istiyordum.""İyi düşün, Zezé. Henüz gencecik bir fidan bu. Bir gün koca bir ağaca dönüşecek. Seninle beraner büyüyecek. İki kardeş gibi iyi anlaşacaksınız. Dalını gördün mü? Bir tanecik dalı olsa da sanki özellikle senin binmen için hazırlanmış bir ata benziyor." Brezilya edebiyatının klasiklerinden Şeker Portakalı, José Mauro De Vasconcelos'un başyapıtı kabul edilir. Yetişkinler dünyasının sınırlamalarına hayal gücüyle meydan okuyan Zezé'nin yoksulluk, acı ve ümit dolu hikayesi yazarın çocukluğundan derin izler taşır.Beş yaşındaki Zezé hemen her şeyi tek başına öğrenir: sadece bilye oynamayı ve arabalara asılmayı değil, okumayı ve sokak şarkıcılarının ezgilerini de. En yakın sırdaşıysa, anlattıklarına kulak veren ve Minguinho adını verdiği bir şeker portakalı fidanıdır... Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zezé'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek romanlarında izleyebilirsiniz.
6. Sırlarımız Kadar Hastayız
Bülent DemircioğluDestek Yayınları, 344 sayfa
Hastalık, ruhumuzun çığlığından başka bir şey değildir, o halde neden ısrarla çareyi sadece bedende arıyoruz?
Bugün geleneksel tıp muhteşem görüntüleme teknikleriyle, kusursuz testleriyle ve olağanüstü teşhisleriyle işimizi çok kolaylaştırsa da, bedeni hala bir makine gibi gördüğü için enerji bedenimizi yok sayar. Oysa bedenimiz duygusal, zihinsel ve ruhsal çatışmalarla bir bütündür. Bedensel bir hastalığın sadece bedenle ilgili olduğunu düşünmek hem hekimler hem de hastalar için eksik bir yaklaşımdır.
Bedende oluşan bir hastalık ruhun ilgili bölümünde başlar, sonrasında bedene mesaj olarak iletilir. Bu mesaj görünür hale geldiğinde biz buna "hastalık" deriz. İlaçları reddetmek mümkün değildir, ancak enerji bedenin ilaçlardan çok daha etkili olduğu artık aşikardır, üstelik enerji bedenin şifasından faydalanmak için bir bedel ödemeniz de gerekmez.
Dr. Bülent Demircioğlu, SIRLARIMIZ KADAR HASTAYIZ kitabında enerji bedeninizi nasıl iyileştireceğinizi en sade ve pratik yoluyla anlatıyor. ReSetting metoduyla ruhun çalışma prensibini, travmaların kodlarını, bunların yönetilmesini ve boşaltımını her hastalığı ele alarak açıklıyor, kendi kendinize iyileşmenin holistik yollarını aktarıyor.
Bugün geleneksel tıp muhteşem görüntüleme teknikleriyle, kusursuz testleriyle ve olağanüstü teşhisleriyle işimizi çok kolaylaştırsa da, bedeni hala bir makine gibi gördüğü için enerji bedenimizi yok sayar. Oysa bedenimiz duygusal, zihinsel ve ruhsal çatışmalarla bir bütündür. Bedensel bir hastalığın sadece bedenle ilgili olduğunu düşünmek hem hekimler hem de hastalar için eksik bir yaklaşımdır.
Bedende oluşan bir hastalık ruhun ilgili bölümünde başlar, sonrasında bedene mesaj olarak iletilir. Bu mesaj görünür hale geldiğinde biz buna "hastalık" deriz. İlaçları reddetmek mümkün değildir, ancak enerji bedenin ilaçlardan çok daha etkili olduğu artık aşikardır, üstelik enerji bedenin şifasından faydalanmak için bir bedel ödemeniz de gerekmez.
Dr. Bülent Demircioğlu, SIRLARIMIZ KADAR HASTAYIZ kitabında enerji bedeninizi nasıl iyileştireceğinizi en sade ve pratik yoluyla anlatıyor. ReSetting metoduyla ruhun çalışma prensibini, travmaların kodlarını, bunların yönetilmesini ve boşaltımını her hastalığı ele alarak açıklıyor, kendi kendinize iyileşmenin holistik yollarını aktarıyor.
7. Var mısın? Güçlü Bir Yaşam İçin Öneriler
Doğan CüceloğluSel Yayıncılık, 111 sayfa
GÜÇLÜ BİR YAŞAM İÇİN
DOĞAN CÜCELOĞLU’NDAN TAVSİYELER…
“Gençliğimde gergin, stresli, mutsuz günlerim çok oldu. Kendimi suçlu
hissettiğim, değersiz gördüğüm dönemler yaşadım. Şimdi hayatım anlamlı, coşkulu
ve şükür duygusuyla dopdolu... Neden? İçinde yaşadığım koşulların
iyileşmesinden mi? Geliştirdiğim farkındalıkların sonucu mu?”
Doğan Cüceloğlu
Doğan Cüceloğlu,
yalnızca psikoloji kariyeriyle değil, insan hayatına dokunan ve insana dair her
hikâyeden şifa çıkarabilen bilgeliğiyle bu coğrafyanın en önemli ilim
insanlarından biri. Seksen yılı aşkın ömrünün bir birikimi olarak, şimdi
herkesin merak ettiği “hayati” sorulara en samimi cevaplarını sunuyor. Herkes
gibi aslında o da hâlâ savaşıyor, keşfediyor, hayata değer katıyor.
Hayatın anlamı nedir?
İnsan kendini nasıl
geliştirir?
Umutsuzluk nasıl
aşılır?
İçimizdeki öz nasıl
ortaya çıkar?
Çevremiz bizi nasıl
etkiler?
Kime akıl danışılır?
Yaşam neleri
ödüllendirir?
Zihin nasıl işler?
“Biz” olmak için
neler yapılmalıdır?
Ömür yolculuğunda neyin önemli olduğunu anlamak, keşif ve merak duygularına
sahip çıkmak bir hayatı “kıymetli” kılmak için en önemli meziyetler arasında.
Elinizdeki rehber niteliğindeki kitap, yaşamı boyunca bu meziyetlerin peşine
düşmüş ve her ânına onları ilmek ilmek işlemiş Doğan Cüceloğlu’nun, Deniz
Bayramoğlu ile sohbetlerinden oluşuyor ve herkese şu soruyu soruyor:
“Zorluklarla başa çıkmaya, içindeki gücü keşfetmeye VAR MISIN?”
GÜÇLÜ BİR YAŞAM İÇİN
DOĞAN CÜCELOĞLU’NDAN TAVSİYELER…
“Gençliğimde gergin, stresli, mutsuz günlerim çok oldu. Kendimi suçlu
hissettiğim, değersiz gördüğüm dönemler yaşadım. Şimdi hayatım anlamlı, coşkulu
ve şükür duygusuyla dopdolu... Neden? İçinde yaşadığım koşulların
iyileşmesinden mi? Geliştirdiğim farkındalıkların sonucu mu?”
Doğan Cüceloğlu
Doğan Cüceloğlu,
yalnızca psikoloji kariyeriyle değil, insan hayatına dokunan ve insana dair her
hikâyeden şifa çıkarabilen bilgeliğiyle bu coğrafyanın en önemli ilim
insanlarından biri. Seksen yılı aşkın ömrünün bir birikimi olarak, şimdi
herkesin merak ettiği “hayati” sorulara en samimi cevaplarını sunuyor. Herkes
gibi aslında o da hâlâ savaşıyor, keşfediyor, hayata değer katıyor.
Hayatın anlamı nedir?
İnsan kendini nasıl
geliştirir?
Umutsuzluk nasıl
aşılır?
İçimizdeki öz nasıl
ortaya çıkar?
Çevremiz bizi nasıl
etkiler?
Kime akıl danışılır?
Yaşam neleri
ödüllendirir?
Zihin nasıl işler?
“Biz” olmak için
neler yapılmalıdır?
Ömür yolculuğunda neyin önemli olduğunu anlamak, keşif ve merak duygularına
sahip çıkmak bir hayatı “kıymetli” kılmak için en önemli meziyetler arasında.
Elinizdeki rehber niteliğindeki kitap, yaşamı boyunca bu meziyetlerin peşine
düşmüş ve her ânına onları ilmek ilmek işlemiş Doğan Cüceloğlu’nun, Deniz
Bayramoğlu ile sohbetlerinden oluşuyor ve herkese şu soruyu soruyor:
“Zorluklarla başa çıkmaya, içindeki gücü keşfetmeye VAR MISIN?”
8. Tiamat
Everest Yayınları, 160 sayfa
"Başlangıçta her şey soğuk, boş ve anlamsızdı. Kutsal Rüzgar sular üzerinde okşar gibi anaforlarla esiyor, güneş ve ayın, burçlar ve yıldızların henüz yaratılmadığı zifiri gecede, gözleri mucizevi bir dokunuşla açılmış halde bizzat kendini, yani
karanlığın yine ta kendisini gören kör tabiatı sanki teselli ediyordu.
Onun uyanıp cisimleşmiş hali olan diğer çelik canavarın belirsiz silueti ise satıhtaki zayıf aydınlığın hemen altında adeta kımıltısızdı."
İhsan Oktay Anar'ın derin denizlerde kurduğu alemde, o belirsiz, kımıltısız siluetin hem içinde hem dışında, olağanüstü bir hikayede, hikayeyiz.
karanlığın yine ta kendisini gören kör tabiatı sanki teselli ediyordu.
Onun uyanıp cisimleşmiş hali olan diğer çelik canavarın belirsiz silueti ise satıhtaki zayıf aydınlığın hemen altında adeta kımıltısızdı."
İhsan Oktay Anar'ın derin denizlerde kurduğu alemde, o belirsiz, kımıltısız siluetin hem içinde hem dışında, olağanüstü bir hikayede, hikayeyiz.
9. Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin AliYapı Kredi Yayınları, 160 sayfa
Kürk Mantolu Madonna: "Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum." Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
10. Yalın Tutku
Annie Ernaux
Can Yayınları, 56 sayfa
2022 yılı Nobel Edebiyat Ödülünü alan Fransız yazar Annie Ernaux'un "Yalın Tutku" adlı eseri 2022 Kasım ayında en çok satan kitaplar listesinde 10.sırada.
İsimsiz
bir anlatıcı, evli ve yabancı bir adam, her şeyi tüketen bir tutku, saplantıya
dönüşen bir aşk. Ernaux ispatsız, sade üslubuyla, cinsellik temelinde kurulan
bu ilişkinin dinamiklerini, tutkunun tuzağına düşmüş kalbin arzularını,
beklentilerini, arzulanan erkeğin varlığıyla özdeşleşmedikçe katlanılabilir
olmaktan çıkan günlük işleri, sıradan olayları bütün içtenliğiyle, cesurca
ortaya koyuyor.
Yalın Tutku, hangi
toplumsal konuma ait olursa olsun, tutkunun insanları nasıl ele geçirebileceğini,
kişinin iradesini nasıl hiçliğe indirgeyip körleştirebileceğini anlatan, nadir
görülecek türden bir yüzleşme deneyimi.
"Fransız
edebiyatının en önemli yapıtlarından birinin yazarı olan Annie Ernaux'nun eseri
yıkıcı olduğu kadar güçlü, öfkeli olduğu kadar da incelikli."
Edouard Louis
"Basit
açıklamalara kafa tutan tutkulara adanmış bir eser."
The New York Times
Can Yayınları, 56 sayfa
Yalın Tutku, hangi toplumsal konuma ait olursa olsun, tutkunun insanları nasıl ele geçirebileceğini, kişinin iradesini nasıl hiçliğe indirgeyip körleştirebileceğini anlatan, nadir görülecek türden bir yüzleşme deneyimi.
"Fransız edebiyatının en önemli yapıtlarından birinin yazarı olan Annie Ernaux'nun eseri yıkıcı olduğu kadar güçlü, öfkeli olduğu kadar da incelikli."
Edouard Louis
"Basit açıklamalara kafa tutan tutkulara adanmış bir eser."
The New York Times